A2 Seviye

İngilizcede Düzensiz Sıfatlar (Irregular Adjectives)

İngilizcede “irregular adjectives” olarak bilinen “düzensiz sıfatlar”, özel biçimlerde karşılaştırma (comperatives) ve en üstünlük dereceleri (superlatives) olan sıfatlardır. Karşılaştırma ve en üstünlük halleri tamamen farklı kelimeler olan bu sıfatlar, normalde “-er” ve “-est” ekleri alarak ya da “more” ve “most” kelimeleri ile kullanılan düzenli sıfatlardan farklıdır.

RegularComperativeSuperlative
goodbetterbest
wellbetterbest
badworseworst
farfurtherfurthest
littlelessleast
manymoremost
muchmoremost
oldolder/elderoldest/eldest
latelater latest/last
İngilizcede Düzensiz Sıfatlar
  1. Good (iyi) – Better (daha iyi) – Best (en iyi)
    • 🇺🇸 This is a good book.
    • 🇹🇷 Bu iyi bir kitap.
    • 🇺🇸 This book is better than that one.
    • 🇹🇷 Bu kitap, diğerinden daha iyi.
    • 🇺🇸 This is the best book I’ve ever read.
    • 🇹🇷 Bu, okuduğum en iyi kitap.
  2. Well (iyi) – Better (daha iyi) – Best (en iyi)
    • 🇺🇸 He sings well.
    • 🇹🇷 O iyi şarkı söylüyor.
    • 🇺🇸 She sings better than him.
    • 🇹🇷 Ondan daha iyi şarkı söylüyor.
    • 🇺🇸 She sings the best in her class.
    • 🇹🇷 Sınıfında en iyi o şarkı söylüyor.
  3. Bad (kötü) – Worse (daha kötü) – Worst (en kötü)
    • 🇺🇸 This is a bad situation.
    • 🇹🇷 Bu kötü bir durum.
    • 🇺🇸 This situation is worse than I thought.
    • 🇹🇷 Bu durum, düşündüğümden daha kötü.
    • 🇺🇸 This is the worst situation we’ve ever faced.
    • 🇹🇷 Bu, karşılaştığımız en kötü durum.
  4. Far (uzak) – Further (daha uzak) – Furthest (en uzak)
    • 🇺🇸 His house is far from here.
    • 🇹🇷 Onun evi buradan uzak.
    • 🇺🇸 My house is further than yours.
    • 🇹🇷 Benim evim, seninkinden daha uzak.
    • 🇺🇸 John lives the furthest away among all of us.
    • 🇹🇷 John, hepimiz arasında en uzakta yaşayan kişidir.
  5. Little (az) – Less (daha az) – Least (en az)
    • 🇺🇸 She has little interest in sports.
    • 🇹🇷 Sporlara az ilgisi var.
    • 🇺🇸 She has less interest in sports than her brother.
    • 🇹🇷 Kardeşine göre spora daha az ilgi duyuyor.
    • 🇺🇸 She has the least interest in sports of anyone I know.
    • 🇹🇷 Tanıdığım herkes arasında spora en az ilgisi olan kişi o.
  6. Many (çok) – More (daha çok) – Most (en çok)
    • 🇺🇸 Many people like this movie.
    • 🇹🇷 Bu filmi çok kişi seviyor.
    • 🇺🇸 More people came to the second show.
    • 🇹🇷 İkinci gösteriye daha çok kişi geldi.
    • 🇺🇸 Most people agree with this opinion.
    • 🇹🇷 Çoğu kişi bu görüşle aynı fikirde.
  7. Much (çok) – More (daha çok) – Most (en çok)
    • 🇺🇸 I don’t have much money.
    • 🇹🇷 Çok param yok.
    • 🇺🇸 I need more money to buy this.
    • 🇹🇷 Bunu almak için daha çok paraya ihtiyacım var.
    • 🇺🇸 He has the most money among us.
    • 🇹🇷 Aramızda en çok paraya o sahip.
  8. Old (yaşlı) – Older/Elder (daha yaşlı) – Oldest/Eldest (en yaşlı)
    • 🇺🇸 My older brother is a doctor.
    • 🇹🇷 Yaşça büyük erkek kardeşim doktor.
    • 🇺🇸 My elder sister is a lawyer.
    • 🇹🇷 Ablam avukat.
    • 🇺🇸 He is the oldest member of the club.
    • 🇹🇷 O, kulübün en yaşlı üyesi.
    • 🇺🇸 She is the eldest in the family.
    • 🇹🇷 O, ailede en büyük.
  9. Late (geç) – Later (daha son, daha geç) – Latest/Last (en son, en geç)
    • 🇺🇸 He often comes late to meetings.
    • 🇹🇷 Toplantılara sık sık geç gelir.
    • 🇺🇸 She took the latter bus.
    • 🇹🇷 Daha sonraki otobüse bindi.
    • 🇺🇸 Have you heard the latest news?
    • 🇹🇷 En son haberleri duydun mu?
    • 🇺🇸 She was the last to arrive.
    • 🇹🇷 Gelenler arasında en son o geldi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

😔 Reklam Engelleyicisi 😔

Sitenin varlığını sürdürebilmesi adına, Reklam engelleyicinizi kapatmanızı rica ediyoruz. Mahcubuz ama desteğiniz çok önemli 🙏