Can you believe it, Karen?
👩🏻 Karen
🇺🇸 Can you believe it, Max? Jake just stabbed me in the back!
🇹🇷 İnanabiliyor musun Max? Jake resmen sırtımdan bıçakladı!
👨 Max
🇺🇸 What? Jake? I thought he was your closest ally.
🇹🇷 Ne? Jake mi? Onun en yakın destekçin olduğunu sanıyordum.
👩🏻 Karen
🇺🇸 So did I! But when the manager questioned our report, he acted like it was all my fault.
🇹🇷 Ben de öyle sanıyordum! Ama müdür raporumuzu sorguladığında, sanki her şey benim hatammış gibi davrandı.
👨 Max
🇺🇸 That’s terrible. But honestly, Karen, you should’ve known better. Jake always promises big but never delivers.
🇹🇷 Bu korkunç bir şey. Ama dürüst olmak gerekirse, Karen, bunu tahmin edebilmeliydin. Jake her zaman büyük sözler verir ama asla yerine getirmez.
👩🏻 Karen
🇺🇸 Yeah, I guess I turned a blind eye to his behavior. I wanted to trust him.
🇹🇷 Evet, sanırım onun davranışlarına göz yummuştum. Ona güvenmek istemiştim.
👨 Max
🇺🇸 Well, you live and learn. At least now you know to be more cautious.
🇹🇷 Eh, yaşadıkça öğreniyorsun. En azından bundan sonra daha temkinli olacağını biliyorsun.
👩🏻 Karen
🇺🇸 True. It’s just a bitter pill to swallow.
🇹🇷 Doğru. Ama bu gerçekten kabul etmesi zor bir durum.
👨 Max
🇺🇸 How about we grab a coffee? It might cheer you up.
🇹🇷 Hadi bir kahve içelim. Belki seni biraz neşelendirir.
Vocabulary | |
---|---|
Stab someone in the back | 1. birini sırtından vurmak 2. kalleşlik yapmak 3. birine ihanet etmek |
Closest ally | 1. yakın dost 2. destekçi |
Turn a blind eye | 1. göz yummak 2. göz ardı etmek 3. görmezlikten gelmek |
Live and learn | 1. yaşayıp öğrenmek 2. hatalarından ders çıkarmak 3. yaşadıkça öğrenmek |
A bitter pill to swallow | 1. kabul etmesi zor bir durum |
1. Karen trusted Jake, but he ____________ by blaming her for the report issue.