| age stratification | yaş sınıflandırması |
| agents of socialization | sosyalleşme kurumları: İnsanlara topluma katılmak için bilmeleri gerekenleri öğreten kişiler, gruplar veya kurumlar |
| alienation | yabancılaşma |
| altruism | fedakarlık |
| anomie | anomi: Emile Durkheim’ın, toplumda ortak değerlerin ve bir amaç duygusunun kaybının bir sonucu olarak sosyal kontrolün etkisiz hale geldiği bir duruma verilen isim |
| socialization | sosyalleşme |
| assimilation | asimilasyon |
| bureaucracy | bürokrasi |
| bureaucratic personality | bürokratik kişilik: işi doğru yapmaktan çok doğru prosedürleri takip etmekle ilgilenen çalışanları tanımlayan psikolojik bir yapı |
| civil disobedience | sivil itaatsizlik: Bir politika veya yasaya uymayı reddederek değiştirmeyi amaçlayan şiddet içermeyen eylem |
| cohabitation | birlikte yaşama: yasal olarak evli olmadan birlikte yaşayan bir çiftin bir haneyi paylaşması |
| cohort | kohort: belirli bir zaman diliminde doğan veya belirli bir ortak özelliği paylaşan insanların bir kategorisi |
| complete observation | tam gözlem: araştırmacının sistematik olarak bir sosyal süreci gözlemlediği ancak bu süreçte yer almadığı araştırma |
| conformity | uygunluk: bir toplum, alt kültür veya diğer gruplar tarafından oluşturulan normlara uymak için davranışı sürdürme veya değiştirme süreci |
| conglomerate | holding |
| contingent work | koşullu çalışma |
| counterculture | karşı kültür: baskın toplumsal değerleri ve normları şiddetle reddeden ve alternatif yaşam tarzları arayan bir grup. |
| cultural capital | kültürel sermaye: Pierre Bourdieu’nün, dil ve kültürdeki değerleri, inançları, tutumları ve yeterlilikleri de dahil olmak üzere insanların sosyal varlıkları için kullandığı terim |
| cultural lag | kültürel gecikme: William Ogburn’ün bir toplumun teknik gelişimi (maddi kültür) ile ahlaki ve yasal kurumları (maddi olmayan kültür) arasındaki boşluk için kullandığı terim |
| cultural relativism | kültürel görecilik: bir toplumun davranış ve geleneklerinin kendi kültürü bağlamında görülmesi ve analiz edilmesi gerektiği inancı |
| cultural universals | kültürel evrenseller: tüm toplumlarda meydana gelen gelenekler ve uygulamalar |
| culture shock | kültür şoku: insanların kendi kültürlerinden kökten farklı kültürlerle karşılaştıklarında hissettikleri yönelim bozukluğu |
| culture | kültür |
| deductive approach | tümdengelim yaklaşımı |
| demographics | demografi |
| deviance | sapma: kültürel normları ihlal eden herhangi bir davranış, inanç veya koşul. |
| diffusion | difüzyon: kültürel öğelerin veya sosyal uygulamaların bir gruptan veya toplumdan diğerine aktarılması. |
| discrimination | ayrımcılık |
| egalitarian family | eşitlikçi aile: her iki ortağın da güç ve otoriteyi eşit olarak paylaştığı bir aile yapısı. |
| elder abuse | yaşlı istismarı |
| emigration | göç |
| gender | cinsiyet |
| gender bias | cinsiyet yanlılığı |
| gender identity | cinsiyet kimliği |
| gender role | cinsiyet rolü |
| immigration | göçmenlik |
| inductive approach | endüktif yaklaşım |
| infant mortality rate | bebek ölüm hızı |
| juvenile delinquency | çocuk suçluluğu |
| kinship | akrabalık |
| material culture | maddi kültür |
| nonmaterial culture | maddi olmayan kültür |
| normative approach | normatif yaklaşım |
| norm | norm |
| paradigm | paradigma |
| participant observation | katılımcı gözlem |
| peer group | akran grubu |
| positivism | pozitivizm |
| prejudice | ön yargı |
| presentation of self | kendini tanıtma |
| qualitative research | nitel araştırma |
| quantitative research | nicel araştırma |
| questionnaire | anket |
| reliability | güvenilirlik |
| sanction | yaptırım |
| scapegoat | günah keçisi |
| second shift | İkinci vardiya |
| self-concept | benlik kavramı |
| selective perception | algıda seçicilik |
| sexism | cinsiyetçilik |
| significant other | hayat arkadaşı, eş |
| stigma | damga |
| validity | geçerlilik |
| value | değer |
| variable | değişken |
| xenocentrism | yabancı merkezcilik |