| abstract | soyut, öz |
| antinomy | karşıtlık, antinomi |
| posteriori | soncul |
| priori | öncelikli |
| axiom | aksiyom, belit |
| casuist | safsatacı |
| coerce | baskı altında tutmak, zorlamak |
| cognition | biliş |
| contingent | şartlı, şarta bağlı |
| deduction | tümdengelim |
| deductively sound | tümdengelimsel olarak sağlam: öncüllerin doğru ve sonucun yanlış olması mantıksal olarak mümkün değilse, bir çıkarım tümdengelimsel olarak sağlamdır. |
| denote | belirtmek |
| designate | atamak |
| designator | dezignatör: Bir şeye işaret eden veya atıfta bulunan bir isim veya tanım. |
| dogmatic | dogmatik: kişisel görüşleri öne sürmek veya empoze etmek için verilen. |
| empirical | ampirik: gözlem veya deneye dayalı. |
| empiricist | ampirist: bilginin gerekçelendirilmesinde duyusal deneyimin veya deneysel kanıtın rolünü vurgulayan kişidir. |
| epistemology | epistemoloji: bilgi teorisi. |
| fantasy | fantezi |
| fantastic | fantastik |
| intersection | kesişim |
| justify | yargı |
| meaning-truth platitude | anlam-doğruluk yavanlığı: Bir ifadenin doğruluk değerinin yalnızca onun anlamına ve belirli açılardan dünyanın durumuna bağlı olduğu ilkesi. |
| metaphysics | metafizik: ontoloji ve evrenin doğasının diğer a priori yönleriyle ilgilenen felsefe dalı. |
| meme | mem: kültürel aktarım veya taklit birimi |
| modal | modal: olasılık, imkansızlık, zorunluluk veya olumsallıkla ilgili. |
| model | model: muhtemelen daha küçük (ölçek modeli), basitleştirilmiş, daha kesinleştirilmiş veya idealleştirilmiş bir şeyin temsili. |
| ontology | ontoloji: varlığın doğasıyla ilgilenen bir metafizik dalı. |
| ontological conception of vagueness | ontolojik belirsizlik kavramı: bazı belirsizliğin, onlar hakkında konuşmak için kullandığımız dilden ziyade, şeylerin doğasında içkin olduğu teorisi. |
| open mind | açık zihin: dogmatik değil, önyargısız, yeni fikirlere açık bir zihin. |
| open sesame | açıl susam açıl: normalde mümkün olmayan bir şeyi elde etmenin veya başarmanın bir yolu |
| oxymoron | oksimoron: görünüşte kendi içinde çelişkili olan bir konuşma şekli |
| parameter | parametre: bazı işlemlerin veya prosedürlerin etkisini kontrol eden bir değer. |
| philosophy | felsefe: akıl yoluyla gerçeği ya da bilgeliği her şekilde aramak. |
| polymorphic | polimorfik |
| proposition | önerme |
| rhetoric | retorik |
| rigid | katı |
| sceptic | şüpheci, kuşkucu |
| scepticism | şüphecilik |
| semantic creativity | anlamsal yaratıcılık: bir dilin kullanıcılarının daha önce hiç karşılaşmadıkları cümleleri anlama yeteneği. |
| semiotics | göstergebilim: işaret ve sembollerin incelenmesi. |
| speculation | spekülasyon: özellikle sağlam bir olgusal temel olmaksızın teorilerin veya varsayımların oluşumu. |
| static | statik: hareketsiz veya değişmez. |
| totoloji | totoloji: aynı şeyin farklı kelimelerle iki kez söylenmesidir. |
| utopia | ütopya: hayal edilen mükemmel bir yer veya şeylerin durumu. |
| values | değerler: ilkeler veya standartlar, neyin değerli veya önemli olduğuna dair kişinin yargısı. |
| verification | doğrulama: bir önermenin doğruluğunu belirleme süreci. |
| virtual | sanal: görünen, gerçek değil. |